MAYIS 2024 ÖNEMLİ HUKUKİ GELİŞMELER

  • Mayıs ayı kira artış oranı % 59.64  (tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalaması) olmuştur. Konutlarda kira artış oranı %25 olup, zam sınırlaması 1 Temmuz 2024 tarihine kadar devam edecektir.
  • Ticari Araçlarda Reklam Bulundurulması Hakkında Yönetmeliğin 8 inci maddesinin birinci fıkrasının (c), (ç), (e), (f), (g) ve (j) bentleri değiştirilmiş ve aynı maddeye yeni fıkralar eklenmiştir. Buna göre;

c) Reklamlarda kullanılacak pano, elektronik ekran, ışıklı monitör, tabela ve benzerleri; aracın ışık donanımını, çalışma yerini ve şeklini, kapasite ve diğer niteliklerini belirleyen plaka, şekil, sembol ve yazı gibi bulundurulması zorunlu ayrım işaretlerini, yan kapılarda ve araç üzerinde bulunan plaka numaralarını kapatamaz. Araca reklam uygulandığında reklam renklerinin, aracın çalışma yerini ve şeklini, kapasite ve diğer niteliklerini belirleyen plaka, ışık, renk, şekil, sembol ve yazıları ile aynı renkte olması halinde, yazı ve plakalar aynı ebatta olmak şartı ile başka renklerde de yazılabilir.

ç) Kullanılacak elektronik ekran, ışıklı monitör, reklam tabelası, panosu veya benzerlerinin, araç karoserinden ayrı olarak, aracın genişliğini, yüksekliğini ve uzunluğunu aşacak şekilde bulundurulması ve kullanılması yasaktır. Ancak otomobil, taksi ve taksi dolmuşların tavanından itibaren bağlantı ayağı ve diğer montaj aparatları dahil yüksekliği 50 santimetreyi geçmeyecek, taksi ve taksi dolmuş levhasını kapatmayacak, tavanda bulunan plaka numarasını örtmeyecek ve araç boy ekseni ile aynı yönde olacak şekilde reklam panosu veya elektronik ekran, ışıklı monitör takılabilir. Reklam uygulamasının plaka numarasını örtmesi halinde, panonun üzerine veya araç tavanının diğer bölümüne aynı ebatta ve renkte plaka numarası yazılır.”

“e) Araçlarda bulundurulacak reklamlar; elektronik ekran veya ışıklı monitör, çevirmeli sabit tabela, pano, bant ve benzerleri usulü ile yapılabileceği gibi boyama ya da folyo kaplama olarak da yapılabilir.

f) Araçların dış kısmında yapılacak reklamlarda; sesli cihazlar, üç boyutlu objeler ile diğer sürücüler ve karayolunu kullananlar için tehlike yaratacak, sürüş güvenliğini olumsuz etkileyecek şekilde parıltı/yansıma yapan malzemeler kullanılamaz.

g) Araçlarda kullanılacak reklam tabelası, elektronik ekran/ışıklı monitör veya benzerleri; düşecek, kayacak, dengeyi bozacak, karayoluna değecek, yoldaki bir şeye takılacak, gürültü çıkaracak ve sürücünün görüşünü engelleyecek şekilde olamaz.”

“j) Reklamlarda yer alacak yazı, resim, şekil, sembol ve benzeri işaretler ile araç içerisinde ve/veya dışarısında görüntülü cihazlarla yapılacak yayınlar, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasına, kanunlarına, Cumhuriyetin niteliklerine, Atatürk ilke ve inkılaplarına, dini, milli ve manevi değerlere, genel ahlaka, demokratik rejime, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne, 7/11/2013 tarihli ve 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun 61 inci maddesinde belirtilen esaslara aykırı olamaz.”

“(2) Araçların üzerinde ve/veya dış kısmında kullanılacak elektronik ekran/ışıklı monitörlerdeki parlaklık ayarının sürücüler ve karayolunu kullananlar için tehlike yaratmayacak, sürüş güvenliğini olumsuz etkilemeyecek şekilde gündüz/gece ışığına göre otomatik olması zorunludur. Reklam görüntüsü 120 saniyeden önce değiştirilemez.

(3) Elektronik ekranlarda yayınlanmak üzere karayolu trafik güvenliğine yönelik olarak Emniyet Genel Müdürlüğünce belirlenecek kamu spotu, afiş ve benzeri görsellerin en az her 30 dakikada bir yayınlanması zorunludur.”

  • 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 51’inci maddesinin birinci fıkrasında* yer alan gecikme zammı oranının, her ay için ayrı ayrı uygulanmak üzere %4,5 olarak belirlenmesine karar verilmiştir.

“*Madde 51- Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir.”

  • 3095 sayılı Kanuni Faiz ve Temerrüt Faizine İlişkin Kanunun 1’inci maddesinde* düzenlenen kanuni faiz oranının, 01/6/2024 tarihinden geçerli olmak üzere yıllık % 24 olarak uygulanmasına karar verilmiştir. (1 Haziran 2024’e kadar %9 olarak uygulanmaya devam edecektir.)

“*Madde 1 – Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı üzerinden yapılır.”

  • Elektronik Defter Genel Tebliği (Sıra No: 1)’nde aşağıda yer alan değişiklikler yapılmıştır;

“3.2.7. Bu Tebliğ kapsamında e-Defter uygulamasına dâhil olduktan sonra veya dâhil olmak zorundayken işi bırakıp daha sonra yeniden mükellefiyet tesis ettiren gerçek kişi mükellefler, bilanço esasına göre defter tutma yükümlülüğünün bulunması halinde, işe başladıkları tarih itibarıyla e-Defter uygulamasına geçmek zorundadır.

3.2.8. Bu Tebliğ kapsamında e-Defter uygulamasına dâhil olan veya dâhil olmak zorunda olan bir gerçek kişi mükellefin ticaret şirketine dönüşmesi halinde, yeni kurulan ticaret şirketi de e-Defter uygulamasına dâhil olmak zorundadır. Uygulamaya dâhil olma süresi hiçbir koşulda işlemin ticaret siciline tescil tarihini takip eden ayın başından itibaren 3 ayı geçemez.

3.2.10. e-Defter uygulamasına dâhil olmak zorunda olmasına rağmen uygulamaya dâhil olmayan mükelleflerin e-Defter hesapları, zorunluluğun başladığı tarih itibarıyla Başkanlık tarafından re’sen açılır ve durum mükellefe bildirilir. Bu bildirimin yapılmamış olması mükellefin e-Defter uygulamasına dâhil olma zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu mükellefler, e-Defter uygulamasına dâhil olmaları gereken tarihten itibaren kağıt ortamında defter tutamazlar, kağıt ortamında tuttukları defterler hiç tutulmamış sayılır.

Bu fıkranın yürürlüğe girdiği tarih itibarıyla e-Defter uygulamasına dâhil olmak zorunda olmasına rağmen uygulamaya dahil olmayan mükelleflerin e-Defter hesapları, Başkanlık tarafından mükelleflere yapılan bildirim tarihini takip eden ay başından geçerli olmak üzere re’sen açılır ve bu durum mükellefe bildirilir. Söz konusu mükellefler, bahse konu ay başından itibaren kağıt ortamında defter tutamazlar, kağıt ortamında tuttukları defterler hiç tutulmamış sayılır.

Özel hesap dönemini kullanan mükellefler, tabloda yer alan bilgileri, hesap dönemlerinin başlangıç ve bitiş aylarına uygun olarak dikkate alacaklardır.

  • Seferberlik ve Savaş Hali Yönetmeliği, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir. Yönetmelikle birlikte 24 Mayıs 1990 tarihli Seferberlik ve Savaş Hali Tüzüğü yürürlükten kaldırılmıştır. Yeni yönetmelikle tüzükteki Bakanlar Kuruluna atfedilen görev ve yetkiler Cumhurbaşkanına tanımlanmış, Cumhurbaşkanlığının görev ve yetkilerine ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
  • 29.05.2024 tarihli ve 32560 sayılı Resmi Gazete’de Türk Ticaret Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun yayımlanmış ve yürürlüğe girmiştir.
  • TTK’nın “Görev Dağılımı” başlıklı 366. maddesinin 1. fıkrasının birinci cümlesinde yer alan “her yıl” ibaresi 7511 sayılı Kanun değişikliği ile çıkartılmıştır. Önceki düzenlemede yönetim kurulu üyeleri en çok 3 (üç) yıl süre ile seçilebilmekte iken yönetim kurulu başkan ve başkan vekilinin her yıl seçilmesi zorunluydu. Yeni düzenleme ile bu tip sorunları bertaraf etmek ve yönetim organizasyonunda süreklilik tesis etmek adına yönetim kurulu başkan ve başkan vekilinin de yönetim kurulu üyesi gibi 3 (üç) yılı aşmayacak şekilde belirtilen görev süresi ile uyumlu olacak şekilde seçilebilmesine olanak tanınmıştır.
  • TTK’nın “Devredilemez Görev ve Yetkiler” başlıklı 375. maddesinin 1. fıkrasının (d) bendinde yer alan “Müdürlerin ve aynı işleve sahip kişiler ile imza yetkisini haiz bulunanların atanmaları ve görevden alınmaları” hükmü kısmen revize edilerek yerine “Şube müdürleri hariç olmak üzere müdürlerin ve aynı işleve sahip kişilerin atanmaları ve görevden alınmaları” hükmü getirilmiştir. Yeni düzenleme ile şirket işlemlerinin kolaylaştırılması ve işlemde açıklığın sağlanması bakımından şube müdürlerinin (kanun teklifindeki ibare ile “üst düzey yöneticiler dışındaki kişiler”in) atanma ve görevden alınmaları yönetim kurulunun devredilemez görev ve yetkileri arasından çıkartılmıştır.
  • TTK’nın “Bilgi Alma ve İnceleme Hakkı” başlıklı 392. maddesinin 7. fıkrası hükmüne 7511 sayılı Kanun ile şu hüküm eklenmiştir: “İstemin uygun görülmesi halinde çağrı, yönetim kurulu başkanınca yapılır. Ancak yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğunun yazılı istemi üzerine, yönetim kurulu başkanı yönetim kurulunu istemin kendisine ulaştığı tarihten itibaren en geç otuz gün içinde yapılacak şekilde toplantıya çağırmak zorundadır. Bu süre içinde yönetim kurulu toplantıya çağrılmadığı veya yönetim kurulu başkanı veya başkan vekiline ulaşılamadığı hallerde, çağrı doğrudan istem sahiplerince yapılabilir. Çağrı üzerine yapılacak toplantılarda toplantı ve karar nisapları hakkında 390’ncı maddenin birinci fıkrası uygulanır. Esas sözleşmede yönetim kurulunun toplantıya çağrılmasına ilişkin farklı bir usul belirlenebilir.”
  • 7511 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik ile birlikte yönetim kurulu üyelerinin çoğunluğu tarafından yapılan yazılı toplantı istemlerinde yönetim kurulu başkanına toplantıya çağırma zorunluluğu getirilmiş, yönetim kurulu başkanınca gerekli süre içerisinde yönetim kurulunu toplantıya çağırmadığı ya da başkan veya başkan vekiline  ulaşılamadığı hallerde istemin doğrudan çağrı sahiplerince yapılabilmesine olanak tanıyarak yönetim kurulu üyelerine istisnai nitelikte toplantıya çağırma hakkı verilmiştir.
  • 25.11.2023 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 7887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı gereğince asgari sermaye tutarı anonim şirketler için 50.000 TL’den 250.000 TL’ye, kayıtlı sermaye sistemini kabul etmiş bulunan halka açık olmayan anonim şirketlerde 100.000 TL’den 500.000 TL’ye, limited şirketler için ise 10.000 TL’den 50.000 TL’ye yükseltilmiştir. Geçici Madde 15 düzenlemesi ihdas edilmeden önceki dönemde söz konusu Cumhurbaşkanı Kararı ile yeni asgari sermaye tutarları 01.01.2024 tarihinden sonra kurulan anonim ve limited şirketler bakımından uygulama alanı bulmaktadır. Fakat bu tarihten önce ticaret siciline tescil edilmiş olan ve sermayeleri yeni asgari sermaye tutarının altında kalan şirketler açısından sermaye intikabına yönelik herhangi açık bir düzenleme bulunmamaktaydı. Uygulamada bu konuda mevcut olan muğlaklıkları gidermek adına 7511 sayılı Kanun ile Geçici Madde 15 düzenlemesi hüküm altına alınmıştır. Buna göre;

➢ Sermayeleri yeni asgari sermaye tutarının altında kalan anonim ve limited şirketlerin, 31.10.2026 tarihine kadar yeni sermaye düzenine geçmeleri gerekmektedir. Bu geçişi sağlayamayan şirketler infisah edilmiş sayılacak ve TTK’da öngörülen tasfiye sürecini başlatarak ticaret sicili kaydının terkinini sağlamaları gerekecektir.

➢ Kayıtlı sermaye sistemini kabul eden halka açık olmayan anonim şirketlerin 31.01.2026 tarihine kadar başlangıç sermayeleri ile çıkarılmış sermayelerine ilişkin intibakı sağlamaları gerekecektir.

➢ Anonim ve limited şirketlerin sermaye intibak süreçlerini daha hızlı ve pratik şekilde gerçekleştirebilmelerine imkan sağlamak adına sermayelerin belirtilen tutarlara yükseltilmesi için yapılacak genel kurul toplantılarında toplantı nisabının aranmayacağı ve kararların toplantıda mevcut oyların çoğunluğu ile alınacağı öngörülmüş ayrıca aleyhe imtiyaz kullanımı engellenmiştir. ➢ Ticaret Bakanlığı’na 7887 sayılı Cumhurbaşkanı Kararı’nın geçerlilik tarihi olan 01.01.2024 tarihi ile 31.12.2026 tarihini kapsayan üç yıllık süreyi, birer yıl olarak en fazla iki defa uzatabilme yetkisi tanınmıştır.

EMSAL YARGI KARARLARI

  • Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2019/97 E., 2020/1383 K. Sayılı ve 09.07.2020 Tarih; “Ticari defterlerini usulünce tasdik ettirmeyen tacirin bu defterleri lehine delil olarak kullanamayacağı, ancak kanuna uygun tutulmayan ticari defterlerin içeriğinin sahibi aleyhine delil sayılacağı…”

Tarafların ticari defterlerinin usulüne uygun tutulmadığı, defterlerini usulünce tasdik ettirmeyen tacirin bu defterleri lehine delil olarak kullanamayacağı, ancak kanuna uygun tutulmayan ticari defterlerin içeriğinin sahibi aleyhine delil sayılacağı, davacı tarafından davalıya kesilen ürün faturalarının davalının defterlerinde kayıtlı olduğu, davalı ürün bedellerinin verilen çekler ile ödendiğini ifade etmiş ise de, buna ilişkin bir delil sunmadığı, bu nedenle incelenen ticari defterlere göre davacının davalıdan takip tarihi itibariyle alacaklı olduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, İcra Müdürlüğü’nün dosyasına davalı tarafca yapılan itirazın üzerinden iptaline bu miktara takip tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle takibin devamına, fazlaya ilişkin istemin reddine, davalı aleyhine % 40 icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Hüküm onanmıştır.”

  • Yargıtay 11. Hukuk Dairesi 2017/3251 E., 2019/805 K. Sayılı ve 04.02.2019 Tarih; “Rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun sınırlamalar içermemesi halinde rekabet yasağı hükmünün geçerli olmayacağı düzenlenmiştir.”

“Dava, rekabet yasağından kaynaklanan cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Taraflar arasında düzenlenen hizmet sözleşmesinin ilgili maddesindeki rekabet yasağına ilişkin düzenlemede coğrafi alan bakımından sınırlandırma yapılmamıştır. Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın Çalışma ve Sözleşme Hürriyet başlığı altında düzenlenen maddelerinde herkesin dilediği alanda çalışma ve sözleşme hürriyetine sahip olduğu anayasal teminat altına alınmıştır. Rekabet yasağının, işçinin ekonomik geleceğini tehlikeye düşürecek biçimde yer, zaman ve konu bakımından hakkaniyete uygun sınırlamalar içermemesi halinde rekabet yasağı hükmünün geçerli olmayacağı düzenlenmiştir. Somut olayda, taraflar arasındaki davaya konu hizmet sözleşmesinin rekabet yasağına ilişkin maddesinde coğrafi alan sınırlamasının bulunmaması, işçinin ekonomik geleceğini hakkaniyete aykırı şekilde tehlikeye düşürecek nitelikte olduğundan yukarıda açıklanan çalışma özgürlüğüne ve kanuni düzenlemelere göre rekabet yasağına ilişkin sözleşme hükmünün batıl sayılması gerekmektedir.”

BİLGİ NOTLARI

  • İş Sözleşmesinin İkale (Karşılıklı Anlaşma) Yolu ile Sonlandırılması

İkale (bozma) sözleşmesi fesih olmayıp, işçi ve işverenin ortak iradeleri ile iş sözleşmesinin sonlandırılmasıdır.

       İş hukukunda işçiyi koruma ilkesi gereği ikale sözleşmelerinin geçerli kabul edilebilmesi için işçinin haklarının korunması dikkate alınmaktadır. Yargıtay kararlarında ikale sözleşmesinin geçerliliği için aranan en önemli koşul işçi açısından “makul yararın” bulunması koşuludur. İş sözleşmesini karşılıklı sonlandırma talebinin işçi veya işveren tarafından mı yapıldığı da dikkate alınacak olup; somut duruma göre işçinin kıdem ve ihbar tazminatlarının yanı sıra işçiye ek bir yararın sağlanması gerekmektedir. Yargıtay başka bir kararında, sonlandırma talebinin işverenden geldiği, ancak işçiye sadece ihbar ve kıdem tazminatı ödendiği, ayrıca bir menfaat sağlanmadığı, işçinin iş sözleşmesinin sona ermesinde makul yararının bulunmadığı gerekçesiyle bozma sözleşmesini geçerli kabul etmemiştir. Tazminatlar dışında işçiye sağlanacak ek ödeme olarak, işçinin çalışma süresi, ücreti, işyerindeki konumu, iş güvencesi kapsamında olup olmadığı ve işsizlik ödeneğinden yararlanamayacağı da dikkate alınarak uygun bir miktar ödeme yapılacağının kararlaştırılması gerekmektedir. Bozma isteğinin işçiden gelmesi durumunda ise işçiye kıdem ve ihbar tazminatlarının ödenmesi yeterli görülerek bozma sözleşmesi geçerli kabul edilmektedir.

      Bozma sözleşmesinin yazılı yapılması koşulu olmamakla birlikte, işçinin isteğinin yazılı olarak işverene ulaştırılması, işçiden böyle bir istek geldiğinde bu isteğin yazılı olarak yapılmasının istenmesi, ispat açısından önemlidir. Yine dava açma yolunun önüne geçilmesi için ikale sözleşmesinin arabulucu vasıtasıyla yapılması tavsiye edilmektedir.

  • Tacirlerin Tacir Olmayan Kişi Çeklerini Kullanması

Çek Kanunu madde 7’de yer alan düzenleme gereği “Tacirin ticarî işletmesiyle ilgili iş ve işlemlerinde, tacir olmayan kişinin çek defterini kullanarak çek düzenleyen ve düzenleten kişi altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır.”

Bahse konu suç kasten işlenebileceğinden tacire ait olmayan çekin ne şekilde elde edildiğinin ve çek düzenlendiğinin önemi yoktur. Suç tacirin, tacir olmayan kişinin çekini ticari faaliyetinde kullanmasıyla oluşmaktadır.

Her ne kadar madde içerisinde “çek defterini kullanarak çek düzenleyen ve düzenleten” ifadesine yer verilmiş olsa da ceza hükmü ile yasaklanan bir davranışın gerçekleştirilmesi, düzenlenmesi yasak olan bir çekin kullanılması basiretli bir tacir olarak çeki cirolanmış şekilde alan ticari bir şirketin sorumluluğunu doğurabilecektir. Bu durumda basiretli bir tacir olarak çeki cirolanmış şekilde alan ticari bir şirketin, çekin “tacir olmayan çeki” olduğunu fark etmediği yönündeki savunmasına itibar edilmeyecektir.

Yukarıda bahsedildiği gibi basiretli tacirin, olağan bir kişiye kıyasla daha tedbirli, öngörülü, dikkatli ve işin inceliklerine hakim şekilde hareket etmesini gerektiği kabul edildiğinden ceza yargılamasıyla ve altı aydan iki yıla kadar hapis cezasıyla karşılaşma riski mevcuttur. Bu çeki kullananlar bakımından da suç oluşabileceğinden ticari olmayan çeklerin kabul edilmemesi gerekmektedir.

Av. Zeynep ULUCA GÖBEL

Araç çubuğuna atla