- Temmuz ayı kira artış oranı % 65.07 (tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalaması) olmuştur. Konutlarda kira artış sınırlaması 1 Temmuz itibariyle sona ermiştir.
- 7518 sayılı Sermaye Piyasası Kanununda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 02/07/2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Kanun ile;
– Kripto varlık hizmet sağlayıcıların kurulabilmesi ve faaliyete başlaması için Sermaye Piyasası Kurulu’ndan izin almak zorunluğu getirilmiştir.
– Kripto varlık hizmet sağlayıcılarının ortaklarının müflis olmaması, konkordato ilan etmiş olmaması, uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma başvurusunun tasdik edilmiş olmaması ya da hakkında iflasın ertelenmesi kararı verilmiş olmaması şartlarının yanı sıra ilgili kanunlarda sayılan suçlardan kesinleşmiş mahkumiyetinin bulunmaması, işlem yasaklı olmaması; öte yandan gerekli mali güç ve işin gerektirdiği dürüstlük ve itibara sahip bulunması ve ortaklık yapısının şeffaf ve açık olması şartlarına sahip olması gerekmektedir.
– Kripto varlıkların takasına, transferine ve saklanmasına ilişkin usul ve esasların düzenlenmesi yetkisi Sermaye Piyasası Kurulu’na aittir.
– Kripto varlıkları konu edinen rehin sözleşmelerine, Ticari İşlemlerde Taşınır Rehni Kanunu uygulanmayacaktır.
– Kripto varlık hizmet sağlayıcılarla müşterileri arasında sözleşmelerin düzenlenmesine, kapsamına, değiştirilmesine, ücret ve masraflara, sözleşmenin sona ermesine, feshine ve bu sözleşmelerin içeriğinde yer alması gereken asgari hususlara ilişkin belirlemeler Sermaye Piyasası Kurulu tarafından yapılabilecektir.
– Hizmet sağlayıcıları Türkiye Sermaye Piyasaları Birliğine üye olmak zorundadır.
– Hizmet sağlayıcıları, piyasa bozucu nitelikte eylem ve işlemlere ilişkin olarak tespitleri yapmak, bu nitelikteki eylem ve işlemleri gerçekleştiren hesapların kısıtlanması, durdurulması ve kapatılması dahil olmak üzere gerekli tedbirleri almak ve ulaşılan tespitleri rapora bağlayarak Sermaye Piyasası Kurulu’na bildirmekle yükümlüdür.
– Sermaya Piyasası Kurulu’nun belirlediği esaslara ya da yasaklara aykırı olarak internet üzerinden ya da internet dışı araçlardan ilan, reklam ve duyuru yapılması halinde uygulanacak yaptırımlar düzenlenmiştir.
– Sermaya Piyasası Kurulu’nun belirlediği esaslara ya da yasaklara aykırı olarak kripto varlıklara yönelik yatırım danışmanlığı veya portföy yöneticiliği yapıldığına ilişkin bilgi edinilmesi ile izin alınmaksızın kripto varlık hizmet sağlayıcılığı faaliyetinin internet aracılığıyla yapıldığının tespit edilmesi halinde içeriğin çıkarılmasına veya erişimin engellenmesine karar verilebileceği düzenlenmiştir.
– Kripto varlık hizmet sağlayıcılarının hukuka aykırı faaliyetleri ile nakit ödeme ve/veya kripto varlık teslim yükümlülüklerini yerine getirememesinden kaynaklanan zararlardan kripto varlık hizmet sağlayıcıları sorumludur.
– İzin almaksızın kripto varlık hizmet sağlayıcı olarak faaliyet yürüttüğü tespit edilen gerçek kişiler ve tüzel kişilerin yetkilileri hapis ve adli para cezasıyla cezalandırılacaktır.
- 161 sayılı Bazı Cumhurbaşkanlığı Kararnamelerinde Değişiklik Yapılmasına Dair Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi, 03.07.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır.Kararname ile,
– Bakanlığın taşra teşkilatı olan defterdarlıklar kapatılmıştır.
– “Vergi Dairesi Başkanlıkları” kaldırılarak Gelir İdaresi Başkanlığı’na bağlı olan “Defterdarlık” kurulmuştur.
– Bakanlığın taşra teşkilatı, muhasebat ve muhakemat birimlerinden oluşacağı ve bu birimlerin görevlerini, Gelir İdaresi Başkanlığı taşra teşkilatı amiri olan defterdara bağlı çalışarak yürüteceği hüküm altına alınmıştır.
– Mülga defterdarlıklar tarafından kullanılmakta olan taşınmazlar Gelir İdaresi Başkanlığına bağlı defterdarlıklara başkaca bir işleme gerek kalmaksızın tahsis edilmiş sayılacaktır.
– İstanbul İlinde kurulan Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığı kapatılmıştır.
– Mülga Büyük Mükellefler Vergi Dairesi Başkanlığınca yürütülen görevler ilgisine göre Başkanlığa bağlı İstanbul Defterdarlığınca ya da görevlendirilen vergi dairesince yürütülmeye devam edecektir.
– Vergi dairesi başkanlığı bulunmayan illerde yer alan vergi dairesi müdürlükleri ve takdir komisyonları Başkanlığın taşra teşkilatı olan defterdarlığa bağlanmış ve gelir müdürlükleri kapatılmıştır.
– Kararnamenin, 01.09.2024 tarihinde yürürlüğe gireceği hüküm altına alınmıştır.
- Hazine ve Maliye Bakanlığı Kamu Mali Yönetim ve Dönüşüm Genel Müdürlüğü’nce 05.07.2024 Tarihinde yayınlanan Genelge ile 01/07/2024 tarihinden itibaren işçilere ödenecek kıdem tazminatının yıllık tavan tutarı 41.828,42 TL olarak belirlenmiştir.
- Kişisel Verilerin Yurt Dışına Aktarılmasına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik 10.07.2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Yönetmelik ile,
– KVKK, kişisel verilerin yurt dışına aktarımı ile ilgili olarak bir ülkenin, ülke içerisindeki bir veya daha fazla sektörün ya da bir uluslararası kuruluşun yeterli düzeyde koruma sağladığına karar verebilecektir. Yeterlilik kararı, en geç 4 yılda bir yeniden değerlendirilecektir.
– Bu Yönetmelik, 6698 sayılı Kanunun 9 uncu maddesi uyarınca gerçekleştirilecek yurt dışına kişisel veri aktarımına taraf veri sorumluları ve veri işleyenler hakkında uygulanacaktır.
– Ortak ekonomik faaliyette bulunan teşebbüs grubu bünyesindeki şirketlerin uymakla yükümlü olduğu kişisel verilerin korunmasına yönelik bağlayıcı şirket kuralları vasıtasıyla (aktarım için) uygun güvence sağlanabilecektir. Bağlayıcı şirket kurallarına dayanılarak kişisel verilerin yurt dışına aktarılabilmesi için KVKK’ya onay başvurusunda bulunulacaktır.
– Kişisel veriler, uluslararası sözleşme hükümleri saklı kalmak üzere, Türkiye’nin veya ilgili kişinin menfaatinin ciddi bir şekilde zarar göreceği durumlarda, ancak ilgili kamu kurum veya kuruluşunun görüşü alınarak KVKK izniyle yurt dışına aktarılabilecektir.
– Kişisel verilerin veri işleyen tarafından yurt dışına aktarılması halinde veri sorumlusu tarafından belirlenmiş amaç ve kapsam çerçevesinde, veri sorumlusu adına ve onun verdiği talimatlara uygun olarak hareket etmesi gerekecektir. Veri işleyen; kişisel verilerin hukuka aykırı olarak işlenmesini önlemek, kişisel verilere hukuka aykırı olarak erişilmesini önlemek ve kişisel verilerin muhafazasını sağlamak amacıyla kişisel verinin niteliğine göre uygun güvenlik düzeyini temin etmeye yönelik gerekli her türlü teknik ve idari tedbirleri alacaktır.
– Kişisel veriler, yeterlilik kararının bulunmaması ve 10 uncu maddede öngörülen uygun güvencelerden herhangi birinin sağlanamaması durumunda, arızi olmak kaydıyla sadece ikinci fıkrada belirtilen istisnai aktarım hâllerinden birinin varlığı hâlinde yurt dışına aktarılabilecektir.
- 7521 sayılı Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun, 26/07/2024 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanmıştır. Kanun ile,
– Araç dışından şarj edilebilen 70 kilometrenin üzerinde menzile sahip hibrit araçlara Özel Tüketim Vergisi teşviği sağlanacağı hüküm altına alınmıştır.
– Kamu kurum ve kuruluşlarının harcama ve uygulamalarının tasarruf tedbirlerine uygunluğunun idarelerince ve/veya Hazine ve Maliye Bakanlığınca izlenmesi ve denetlenmesi sonucunda, alınan tedbirlere aykırı iş ve işlemleri tespit edilenler hakkında tabi oldukları mevzuat uyarınca disiplin hükümleri uygulanacaktır.
– Gelir İdaresi Başkanlığına ait defterdar kadrosunun, mali ve sosyal hak ve yardımlar ile diğer özlük hakları bakımından vergi dairesi başkanı kadrosuna denk olduğu hükmü getirilmiştir.
– Her statüdeki kamu görevlilerinin sadece bir görevi için maaş alacağı hüküm altına alınmıştır.
– Genel hayata etkili afet bölgesi olarak kabul edilen Adana, Adıyaman, Diyarbakır, Elazığ, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Kilis, Malatya, Osmaniye ve Şanlıurfa illerinde yer alan ve 2023 yılı Ocak ayı verilerine göre nüfusu azalan belediyeler bakımından 2023 yılı Ocak ayı nüfus verileri esas alınacak ve bu tarih aralığında 2023 yılı Ocak ayı nüfus verilerinin geçildiği belediyelerde yüksek olan veriler dikkate alınacaktır.
EMSAL YARGI KARARLARI
- Bursa Bölge Adliye Mahkemesi 4. Hukuk Dairesi 2023/2787 E., 2023/3085 K. Sayılı ve 28.12.2023 tarihli kararı; “TBK.’nun 344.maddesinde benimsediği kiranın belirlenmesine ilişkin sistem uyarınca 5 yıl dolmadan önce kira bedelinin TBK.’nun 138.maddesi uyarınca uyarlanması suretiyle arttırılması mümkün değildir..…”
“Türk Borçlar Kanunu’nun konut ve çatılı işyeri kiralarındaki kira bedelini düzenleyen 343 ve 344. maddelerinde kabul edilen yönteme göre enflasyon karşısında kira bedelinin düşük kalmaması ve güncellenebilmesi için, ilk dört uzama yılında tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek üzere artış yapılarak kira bedeli enflasyon ile uyumlu bir şekilde arttırılarak güncelliğini koruyacaktır.
Ancak, kira bedeli ilk dört yıl için enflasyon oranında arttırılmış olsa dahi kanunda öngörülen tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranı genel enflasyon oranına göre düzenlenmiş bir sepettir. Kira enflasyonu ise ülkedeki genel tüketici fiyat endeksi ile belirlenen enflasyonun çok daha üzerinde gerçekleşmiş ve kira sözleşmesinin yapıldığı tarihten itibaren geçen beş yıl içinde emsal kira bedelleri ile taraflar arasında geçerli olan kira bedeli arasında bir fark, bir makas meydana gelmiş olabilir. Bu nedenle yasa koyucu TBK.’nun 344. maddesinin 1 ve 2. fıkrasında yer verilen düzenlemeleri yeterli görmeyerek bu makasın kapatılabilmesi açısından TBK.’nun 344/3. maddesinde farklı bir düzenlemeye yer vererek artık tüketici fiyat endeksindeki oniki aylık ortalamalara göre değişim oranım da göz önünde bulundurarak ancak bu oran ile bağlı kalmaksızın emsal kira miktarlarını da değerlendirerek hakim tarafından kiranın hakkaniyete göre belirlenmesi imkanını sağlamıştır.
Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, her ne kadar TBK.’nun 138. maddesinde yer verilen sözleşmenin uyarlanması kuralları tüm sözleşmeler gibi kira sözleşmeleri için de uygulanabilir ise de, yasa koyucunun konut ve çatılı işyeri kiralarında sözleşmenin uzun süreli olması ve geçen bu sürede enflasyon gerçeğini göz önünde bulundurarak yeni kira dönemlerinde kiranın belirlenmesine yönelik TBK.’nun 344. maddesinde ayrıntılı düzenleme yapmış olması karşısında dönem içinde gerçekleşen enflasyonun, TBK. nun 344/3.maddesinde belirtilen 5 yıllık süre dolmadan TBK.’nun 138. Maddesi uyarınca kiranın uyarlanmasını gerektirmeyeceği kabul edilmelidir. ”
- Yargıtay 9. Hukuk Dairesinin 2023/14655 E., 2023/11628 K. sayılı ve 11.09.2023 tarihli karar ; “İşçinin işten ayrılma bildirgesinde, işten ayrılış kodunun Kod 49 olarak gösterilmesi nedeniyle sicilinin olumsuz etkilendiği ve sonraki yaşamında bu durumun kendisi için kötü sonuçlar doğuracağının iddia edildiği, işçi ile işveren arasında düzenlenen arabuluculuk anlaşma tutanağına göre işçiye kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapıldığı ve işçinin kıdem ve ihbar tazminatı almaya hak kazandığının kesin olarak belirlendiği, dolayısıyla işçinin işe iade ya da eda davası açmasının mümkün olmadığı, işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapıldığı hâlde SGK’ya işten ayrılış kodunun feshe uygun olarak bildirilmediği, Şirket tarafından gerçekleştirilen feshin haklı nedene dayanmadığı hususunun tarafların kabulünde olduğu, fiilî duruma göre bildirilmesi gereken fesih kodunun 04 (belirsiz süreli iş sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın işverece feshi) olup davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmiş,”
“Davacının işten ayrılma bildirgesinde, işten ayrılış kodunun Kod 49 (İşçinin yapmakla ödevli bulunduğu görevleri kendisine hatırlatıldığı halde yapmamakta ısrar etmesi) olarak gösterilmesi nedeniyle sicilinin olumsuz etkilendiği ve sonraki … yaşamında bu durumun kendisi için kötü sonuçlar doğuracağının iddia edildiği, davacı ile davalı işveren arasında düzenlenen 27.10.2021 tarihli arabuluculuk anlaşma tutanağına göre davacıya kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapıldığı ve davacının kıdem ve ihbar tazminatı almaya hak kazandığının kesin olarak belirlendiği, dolayısıyla davacı tarafın işe iade ya da eda davası açmasının mümkün olmadığı, işveren tarafından kıdem ve ihbar tazminatı ödemesi yapıldığı hâlde SGK’ya işten ayrılış kodunun feshe uygun olarak bildirilmediği, davalı Şirket tarafından gerçekleştirilen feshin haklı nedene dayanmadığı hususunun tarafların kabulünde olduğu, fiilî duruma göre bildirilmesi gereken fesih kodunun 04 (belirsiz süreli … sözleşmesinin haklı bir neden olmaksızın işverece feshi) olup davacının eldeki davayı açmakta hukuki yararının bulunduğu kabul edilmiş, davacının … sözleşmesinin davalı tarafından 30.09.2021 tarihinde sonlandırılmasına ilişkin SGK çıkış kodunun 04 (Belirsiz süreli … sözleşmesinin işveren tarafından haklı sebep bildirmeden feshi) olarak düzeltilmesi gerektiği gerekçeleri ile davalı … AŞ yönünden davanın kabulüne, diğer davalı SGK yönünden ise önceki kararda olduğu gibi davanın husumet yokluğu nedeniyle reddine karar verilmiştir. ”
BİLGİ NOTLARI
- Yıllık İzinde İken Hastalık Raporu Alan İşçi; İzinle Çakışan Raporlu Gün Sayısı Kadar İznini Uzatabilir mi?
Yıllık izin Anayasal temeli olan işçinin ücretli dinlenme hakkıdır. Bu haktan vazgeçilemez. Paraya dönüşmez. Her yıl Kanunda yazılı süreler kadar işçinin dinlendirilmesi gerekir. Başka bir deyişle, işverence, işçinin yıllık ücretli izninin yılı içerisinde kullandırması esastır.
4857 sayılı İş Kanununa göre, yıllık ücretli izinlerin bir bölümünün on günden az kullandırılamayacağı yönündeki düzenleme yıllık izin kullanma süresinin asgari sınırını belirlemiştir (İşK m.56/3). En az yıllık izin kullanma süresinin on gün olması yasal çalışma koşulları arasındadır. Kural olarak on günden kısa süreli izinler, yıllık izin yerine “işverence verilen diğer izinler” olarak değerlendirilmelidir. Bu nedenle, yılda işçiye on günden az izin süresi tanınması haklı fesih nedeni sayılır. Ancak Yargıtay’ın son yıllarda verdiği kararlarında, on günden kısa süreli yıllık izin talebinin işçiden gelmesi halinde, bu izinlerin yıllık izinden düşülmesini kabul etmektedir.
4857 sayılı Kanun m.53’e göre de “İşyerinde işe başladığı günden itibaren, deneme süresi de içinde olmak üzere, en az bir yıl çalışmış olan işçilere yıllık ücretli izin verilir”. 4857 sayılı Kanun’un 56/5 maddesine göre; ”yıllık ücretli izin günlerinin hesabında izin süresine rastlayan Ulusal Bayram, Hafta tatili ve Genel tatil günleri izin süresinden sayılmaz”. Ayrıca, işveren tarafından yıl içinde verilmiş bulunan diğer ücretli ve ücretsiz izinler veya dinlenme ve hastalık izinleri yıllık izne mahsup edilemez (m.56/4)”.
Yıllık izin kullanırken işçinin hastalık raporu alması halinde; bu durumu işverene bildirmeli, raporla çakışan yıllık ücretli izin gün sayısı ile rapor süresi yıllık izin süresi içinde kalmışsa; rapordan sonraki kalan izin gün sayısı kadar kullanılmayan yıllık izin işverence işçiye verilmelidir. Veya işçi; yıllık izin içinde kalan rapor süresinden sonra daha kullanılacak yıllık izin günü kalmışsa o günleri de kullanıp işbaşı yapar, daha sonra sadece raporlu günlerle çakışan gün sayısı kadar işverenden yıllık ücretli izin talep edebilir.
Yıllık izinde iken hastalık raporu alan işçi; yıllık ücretli izinle çakışan raporlu gün sayısı kadar yıllık ücretli iznini uzatamaz. Çünkü, işyerinde işin yürütümü; izin süresine göre planlanmış olacağından, işyerinde aksaklıklar meydana gelebilir. Şayet; rapor süresi yıllık izin süresini aşacak şekilde devam ediyorsa; doğal olarak bu durum işverene bildirilir, rapor süresi bitiminde işbaşı yapılır, bu durumda da rapor süresi ile çakışan yıllık izin günleri daha sonra işverenden talep edilerek, kullanılmayan süre kadar yıllık izin kullanılır.
- İş Kazalarında İşvereni Sorumluluktan Kurtaran Haller Nelerdir?
İş sağlığı ve güvenliği bakımından işverenin sorumluluğunun doğabilmesi için her şeyden önce bireysel iş hukuku anlamında bir iş kazası veya meslek hastalığının meydana gelmiş olması gerekir. Aynı zamanda, meydana gelen iş kazasında işverenin kusurlu bulunması ve kazanın çalışanın ruh ve beden bütünlüğüne zarar vermesi ya da ölümüyle sonuçlanması ve kaza ile sonuç arasından uygun illiyet (nedensellik) bağının bulunması gerekir.
Nedensellik Bağının Kesilmesi
İş kazasında işveren sorumluluğundan söz edebilmek için işverenin yürüttüğü iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağının oluşması gerekir. Eğer yürütülen iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağı yoksa burada işveren sorumluluğundan bahsedilemez. Bu kapsamda iş kazasına uğrayan işçi sosyal güvenlik mevzuatında öngörülen sigorta yardımlardan yararlanabilir ise de işçi, işveren aleyhine tazminat davası açamaz. Uygun nedensellik bağının kesen nedenlerden ilki zarar gören işçinin ağır kusurudur. İkincisi, üçüncü kişinin kusurlu davranışı, üçüncüsü ise zorlayıcı (mücbir) nedendir;
1. Zarar Görenin Kusuru
İş kazasında nedensellik bağını kesen ilk neden iş kazasına uğrayan işçinin kendi kusurunun ağırlığıdır. Buna göre işçi kendi kusurlu davranışı sonucunda bir iş kazasına neden olmuşsa ve bu davranışı kazanın işle olan nedensellik bağını ortadan kaldırıyorsa işverenin sorumluluğuna gidilemez. Örneğin işçinin yüksek promil alkol almak suretiyle işyerine ait araç ile kaza yapması sonucunda ölmesi halinde, bu durum sosyal güvenlik hukuku anlamında iş kazası sayılsa bile, işveren sorumluluğundan bahsedilemez.
Nitekim iş kazası, kazalı işçinin bazen sadece kendi kusurlu eyleminin sonucu olarak veya işverenin sorumlu olduğu hallerde kendi kusurunun birleşmesi sonucu meydana gelebilir. İşçi, %100 kendi, kusurlu eylemi ile zarar görmüşse, “illiyet bağı” kesildiğinden işveren tazminat ile sorumlu değildir. İşçinin tamamen kusurlu olmadığı hallerde ise, tazminat belirlenirken işçinin birlikte kusuru oranında indirim yapılması gerekir.
2. Üçüncü Kişinin Kusuru
İş kazası, üçüncü kişinin tam ve ağır kusuru sonucu meydana gelmişse uygun nedensellik bağı keseceğinden burada işveren sorumluğundan bahsedilemez. Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun aynı yönde verdiği bir kararında, “Kazanın işverenin işi görülürken gerçekleşmiş olması, sorumluluğu için yeterli değildir. Çünkü olay, üçüncü kişinin tamamen kusurlu davranışı sonucu gerçekleştiği için işyerine özgü tehlike ile meydana gelen sonuç arasında uygun illiyet bağının varlığından söz edilemez” denilmek suretiyle, üçüncü kişinin tam ve ağır kusuruyla gerçekleşen iş kazalarında illiyet bağının kesileceğine ve işverenin sorumluluğuna gidilemeyeceğine hükmetmiştir.
İşçiye zarar veren eylem hem işçiye hem de işverene tamamen yabancı bir kişi de olabilir. Yüksek mahkeme bir kararında, “İşçi, işverene ait bir araçla seyrederken, karşı yönden gelen bir araçla çarpışması sonucu sakatlanmıştır. Kazanın meydana gelmesinde karşı yönden gelen araç sürücüsü %100 kusurlu bulunmuştur. Bu nedenle zarar (sakatlanma) ile yürütülen iş (eylem) arasındaki nedensellik bağı kesileceğinden işveren istihdam eden sıfatıyla sorumlu tutulamaz” demek suretiyle üçüncü kişinin yüzde yüz kusurunun nedensellik bağını keseceğinden işveren sorumluluğunun söz konusu olamayacağını kararlaştırmıştır.
Ancak belirtmek gerekir ki, üçüncü kişinin davranışı olsa dahi meydana gelen iş kazasında işverenin sorumlu tutulabilmesi için kazanın yürütülen iş ile arasında nedensellik bağının olması gerekir.
3. Zorlayıcı (Mücbir) Neden
Zorlayıcı (mücbir) neden, “Dış kuvvetlerin sonucu olan, borçlunun işletmesi ile bağlantısı bulunmayan, önceden öngörülmeyen, kaçınılmaz ve mutlak surette borcun ifasını engelleyen, bunun doğal bir sonucu olarak onu sorumluluktan kurtaran olaydır”.
İş kazası, işverenin her türlü tedbiri almasına rağmen, karşı konulması mümkün olmayan, kaynağı işyeri dışında olan, öngörülemeyen bir olay biçiminde meydana gelmişse, burada zorlayıcı (mücbir) nedenin varlığından söz edilebilir. Zorlayıcı neden, nedensellik bağını kesmesi nedeniyle işvereni sorumluluktan kurtarır. Uygulamada insan iradesi dışında gelişen ve dış etkenlerden kaynaklanan deprem, tusunami, sel, kasırga, yıldırım düşmesi gibi gerçekleşmesi öngörülemeyen olaylar zorlayıcı (mücbir) neden, olarak kabul edilmektedir. Örneğin işyerinde çalışırken meydana gelen deprem sonucu yaralanan işçinin uğradığı bu kazanın, işle olan uygun nedensellik bağı kesileceğinden, sosyal sigorta yardımları sağlansa dahi işveren bu kazadan sorumlu tutulamaz.
Zorlayıcı nedenin kabul edilebilmesi için olayın işletme dışı bir nedenle meydana gelmesi gerekir. Zorlayıcı neden teşkil eden olay bir doğa olayı olabileceği gibi savaş, karantina, salgın hastalık ve genel grev gibi sosyal olaylar da olabilir.
Sonuç olarak, işvereni sorumluluktan kurtaran halleri, uygun illiyet bağının kesilmesi ve hukuka aykırılığı ortadan kaldıran sebepler olarak sıralayabiliriz. İş kazasında işveren sorumluluğundan söz edebilmek için işverenin yürüttüğü iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağının oluşması gerekir. Yürütülen iş ile kaza arasında uygun nedensellik bağı yoksa burada işveren sorumluluğundan bahsedilemez. Bu kapsamda iş kazasına uğrayan işçi sosyal güvenlik mevzuatında öngörülen sigorta yardımlardan yararlanabilirse de, işveren aleyhine tazminat davası açamaz. Uygun nedensellik bağının kesen nedenlerden ilki zarar gören işçinin ağır kusurudur. İkincisi, üçüncü kişinin kusurlu davranışı, üçüncüsü de, zorlayıcı (mücbir) nedendir. Burada sayılan bu üç nedenden birisinin varlığı uygun nedensellik bağını kesebilecek ve işvereni sorumluluktan kurtarabilecektir.
Av. Zeynep ULUCA GÖBEL